İnsan vücudu hayvanlardan farklı olarak soğuğa ve iklim şartlarına karşı korumasızdır. Bu nedenle insan, iklime ve sağlık durumuna göre giyinerek kendisini korumak ve elbisesi ile vücudu arasında bir ortam yaratmak zorundadır. Sağlığımızı koruyabilmemiz için yaşadığımız yerin iklim koşullarına göre giyinmemiz gerekir.
Soğuk yerlerde ve kışın fazla giyinmek, giyecekleri koyu renkli ve daha kalın maddelerden seçmek gerekir. Sıcak yerlerde ve yazın ince, açık renkli ve hafif giyecekler seçilmelidir. Başı güneşten korumak için şapka, ayakları korumak için çorap ve ayakkabı giymek yararlıdır. Yalınayak gezmesinin bir çok zararları vardır.Çıplak ayak yerdeki taş, diken, cam, teneke ve diğer kesici ve pis eşyalara çarparak kesilir, yaralanır, berelenir ve mikroplanır. Bazı bağırsak kurtları ve hastalıklar topraktan ayaklar aracılığı ile vücuda girerler.Çamaşır, elbise, ayakkabı gibi giyim eşyalarında aranacak özellikler şöyle özetlenebilir.
1. Vücudu dış ortamın soğuğundan ve aşırı sıcağından korumalıdır.
2. Sıcak havalarda yakıcı güneş ışınlarından korumalıdır
3. Deri solunumuna ve ter buharının dışarı çıkmasına engel olmamalıdır.
4. Suni maddelerden değil tabii maddelerden yapılmış olmalıdır.
5. Dış ortamın toz, kir, yağmur, kar gibi etkenlerinden korumalıdır.
6. Büyümeye ve serbest harekete engel olmamalıdır.
7. Sağlığa uygun ayakkabıların seçiminde ise şu özelliklere dikkat edilmelidir:
(a) Yeni ayakkabı alırken her iki ayak birden denenmelidir. Ayakkabı satıcısının ileride açılacağı sözüne aldırış edilmemelidir. Ayakkabı oturarak değil ayakta giyilmelidir. Çünkü ayakta ayaklar daha uzundur. Yürürken de bu uzunlukta olacaktır.
(b) Eğer ayaklardan birisi diğerine göre uzunsa ayakkabı uzun olana göre seçilmelidir.
(c) Her iki ayakkabıcıda dükkanda denemek gerekir. Ayak parmakları ayakkabının içerisinde bükülerek rahat hareket edip etmediğine bakılmalıdır. Ayak parmaklarının hareketini kısıtlayan ayakkabılar alınmamalıdır.
(d) Başparmakla ayakkabının burnu arasında 1-1,5 cm kadar bir aralık olmalıdır.
(e) Sivri burunlu dar ayakkabılardan kaçınılmalıdır. Böyle ayakkabılar, ayak iskelet yapısını bozar.
(f) Yazın ayakkabı alırken havanın sıcak olmasına dikkat edilmelidir. Yazlık ayakkabıyı serin ve yağışlı havalarda almamalıdır. Ayakkabıyı giydikten sonra dükkanda bir adım atılmalıdır.
(g) Ayakkabının bakımı zamanında yaptırılmalıdır. Topuğu aşınmış olan ayakkabılar duruşu bozar. Vücut dengesini ve yürüme ahengini bozar.
İyi giyinmek modaya uygun ve yeni giyinmek değil, sağlıklı, koruyucu özellikte ve temiz giyinme anlamına gelir. Bildiğimiz gibi küçük yaşlarda insanların edindiği alışkanlıklar kalıcı olur ve bireyin hayatına yön vermesinde, hayatını düzene sokmasında bunlar yardımcı olurlar. Spor da küçük yaşta kazandırılması gereken, çok önemli bir alışkanlıktır. Çünkü bireyin hayatını sürdürebilmesi için sağlıklı olması gerekir ve sporda sağlıklı olmanın en önemli şartıdır. Bu alışkanlığı kazandırmakta başta aile ve daha sonra da okula düşer. Aile ve okul çocuğun yaşına uygun olan sporları yapmasına yardımcı olmalı ve spor yapmayı çocuğa sevdirmelidir. Çünkü küçük yaşta çocukların iskelet ve kas yapıları çok narindir ve kalıcı hasarlar olabilir. Bu yüzden okul ve aile çok dikkatli ve titiz olmalıdır. Sporun amacı bireyleri daima güçlü ve dinamik tutmak, kişiyi dinlendirmektir. Aksi halde kişi yoğun yaşam temposuna halsiz, bitkin ve yorgun düşecek ve yavaş yavaş sağlığını yitirecektir.
SAĞLIKLA UYULMASI GEREKEN DİĞER KURALLAR
BURUN:
Burun Bakımı ve Burun Sağlığı Tedavisi
Burun solunum sisteminin başlangıcıdır. Solunum yapılırken havadaki toz ve diğer partiküller burun konmalarına yapışır. Sümüksü salgı ile birleşen toz burun içinde katılaşarak burun kirini meydana getirir.
Burun bakımı için ılık su kullanılır. Buruna çekilen su, tekrar hafifçe sümkürülerek dışarı atılması sağlanır. Şiddetli sümkürme burun kanamasına neden olabilir.
Burunda yabancı cisim varsa, burun kanatları dışardan parmak ile sıkılmamalıdır.
Sümkürerek cismin atılmasına uğraşmak da tehlikelidir.
Burundaki yabancı cisim nazal pensler ile alınır. Burun mukozasında şişme varsa ilaç tedavisi gerekir.
Buruna İlaç Uygulama
Buruna genellikle sıvı ilaçlar damlatılır, ilaç uygulamada amaç tedavi etmek, mukoza şişmesini önlemek ve enfeksiyona mani olmaktır.
İlaç uygulamak için gerekli olan araç gereçler şunlardır:
Burun ilacı ve uygulama planı, Kağıt veya bez mendiller, Kirli atık torbasıdır.
İlaç uygulama tekniği şöyledir:
Hastanın sırtı yastık ile desteklenir. Baş geriye doğru eğilir. Bir elin işaret parmağı ile burun ucu yukarı doğru kaldırılır. Diğer el ile damlalığa çekilen ilaç burun deliğine damlatılır. Damlalığın ucu burun mukozasına değdirilmez. Damlatma işlemi bitince hasta aynı pozisyonda bir kaç dakika bekletilir. Hasta uzun süre aynı pozisyonda bekletilirse ve ilaç fazla damlatılırsa ilaç nazofarenks yoluyla trake aya gidebilir. Trake aya giden yabancı cisim aksırık ve öksürük refleksine neden olur. Bu nedenle ilacın önerilen miktarda damlatılmasına özen gösterilmelidir.
GÖZ :
Şaşılık:
İki gözümüz olmasına rağmen baktığımız maddeleri tek görürüz. Bunun sebebi görme eksenlerinin paralelliği neticesi cisimlerin hayallerinin her iki retinada birbirine uyarı alanlara düşmesidir. Gerçekten bir gözün sarı noktası diğer gözün sarı noktasına uymaktadır. Çeşitli sebeplerle gözlerin görme eksenlerinin paralelliği bozulduğunda şaşılık dediğimiz göz hastalığı oluşur. Şaşı olan insan uzaktaki bir cisme baktığında cismin hayali bir gözünde sarı noktada belirirken diğer gözünde sarı nokta dışında bir noktaya düşmekte ve hasta çift görmeden şikâyet etmektedir. Hastanın çift görmemesi için kayan gözdeki görüntüyü silmesi (supresyonj veya yeni koşullara adapte etmesi (anormal retina uyumu) gerekmektedir. İki gözle birlikte görme alışkanlığı doğumdan itibaren edinilmeye başlanır. Yeni doğmuş bebekte iki göz arasında refleks bir ilişki vardır. Bebek 2–3 aylık olduğunda hareketli cisimleri gözleri ile izleyebilir. Gözlerini bir cisimden diğer bir cisme çevirebilir ve yaklaşan bir cismi iki gözle izleyebilmek için içe doğru döndürebilir. Bebek 2–3 yaşına geldiğinde bu reflekslere uyum yani akomodasyon refleksi de eklenir. Şaşılıklar bazen pek belli olmaz. Bunlara gizli şaşılık (foraya) denir. Ancak hastanın bir gözü kapatıldığında ortaya çıkar. Hastaya karşıdan bakıldığında fark edilmelere ise belirgin şaşılıklar (tropça) denir. Şaşılık bazen bir gözde içe, dışa veya dikey yönde kayma şeklinde olur. Bazı kimselerin şaşılıkları ise uyum yaptıkları zaman daha belirgindir. Şaşılıklar çok çeşitli nedenlerden meydana gelebilir. Konkomitant şaşılık: 6 yaşından küçük çocuklarda ya doğuştan veya kırılma kusurlarından ya da ateşli hastalıklardan sonra beyindeki göz hareketlerini kontrol eden merkezlerin yetersizliği nedeniyle meydana gelir. Bu tip şaşılıklara not paralitik şaşılık denir, çünkü göz siniri felci yoktur. Konkomitant şaşılıkların tedavisinde kırılma kusurlarının düzeltilmesi için gözlük kullandırılır. Kayan gözde meydana gelen ve hiçbir anatomik bozukluğa bağlanamayan görme azlığı ya da görme tembelliğinin giderilmesine çalışılır. Bunun için de sağlam göz kapatılarak tembel göz açıkta bırakılır ve ona çalışma olanağı sağlanmış olur. Bu tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar faydalıdır. Şaşılık derecesini anlamak için kullanılan bir araç olan sincptofor’la aynı zamanda çocuğa özel eklersizler yaptırılabilir. İnkomitant şaşılık: Gözleri hareket ettiren kaslardan birinde veya birkaçında felç oluştuğunda göz sağlam olan kasların etkisiyle karşı yöne kayar, yani şaşılık meydana gelir. Buna paralitik şaşılık da denir. Tedavisi göz ameliyatı ile mümkün olmaktadır.
Çeşitli nedenlerle görmenin azalmasına veya yok olmasına körlük denir. Görme bazen ancak ışığı fark etme derecesine düşmüştür Bu duruma tıp dilinde ambliyopi denir. Tam körlükte ise hasta ışığı dahi göremez, görme sıfırdır. Görmeyen kimselere âmâ gözeri açık olduğu halde görmeyenlere bakar kör (amaroz) denir. Yasalara göre ise kör bir insan ‘gözle görmenin gerektirdiği herhangi bir işi yapamayacak kişi’ olarak tanımlanır. Görme keskinliğini ölçmek için üzerinde çeşitli büyüklükte harfler ve sayılar bulunan bir tablo (optotip) kullanılır. Okuma yazması olmayanlarda görme derecesini ölçmek için bir kenarı eksik halkalar veya E harfine benzeyen işaretlerden yararlanılır Görme yolundaki organlarda sırasıyla göz, optik sinirler, beyindeki bağlantılar (optik chıasma) ve beyin kabuğundaki görme merkezlerinde herhangi bir anormallik, yaralanma veya hastalık (glokom, katarakt) körlüğe yol açabilir. Bazı hastalarda çok kere ansızın meydana gelen histerik körlük de vardır. Histerik ambliyopiyi anlamak için kırmızı ve yeşil camlı gözlükler kullanılır. Körlerin eğitimi için kâğıt üzerine kabartma noktalarla işaretlerden yapılmış özel bir alfabe, yani Braille alfabesi kullanılmaktadır. Körlerin eğitimi için doğrudan beyne bağlanacak elektronik aletlerin kullanılma imkânları üzerinde çalışılmaktadır
Göz küresinin ön kısmında sklera denilen göz akı tabakasının ön açıklığına saat camı gibi yerleşen saydam tabaka, kornea adını alır. Eğriliği skleranınkinden fazla olduğundan dışarıya doğru kabarıktır. Kırıcılığı 41-43 diyoptridir. Bu saydam tabaka aslında 5 tabakadan yapılmıştır, kan ve lenf damarları yoktur. Sinirleri fazladır. Beslenmesi göz akı ile birleştiği çevredeki (nimbus) kılcal damarlarından, göz kapalı iken gözkapaklarının arasındaki konjonktivadan olur. Kornea çok duyarlıdır, korunmasını kendi antikorları ve refleksleriyle yapar. Korneanın doğuştan hastalıkları arasında normalden büyük veya küçük olması, eğriliğinin az veya çok olması gibi durumları sayabiliriz. Korneanın eğriliğinin az olması hipermetropiye, öne eğriliğinin fazla olması ise miyopiye sebep olmaktadır. Korneanın porselen gibi beyaz oluşu, sklerokornea genellikle glokom ile beraber görülen bir” doku anomalisidir. Kornea hastalıklarında en önemli belirti ağrıdır. Ağrı’ ile hemen her zaman epifora denen göz yaşarması vardır. Işıktan rahatsız olma yani foto fobi şikâyetleri de bulunur. Korneanın iltihaplanmasına keratit denir. Yüz felçlerinde, ekzoftalmilerde veya göz kapaklarının uzun süre açık kaldığı koma vakalarında korneanın kuruması ile keratitler meydana gelebilir. Bu iltihaplanma ulus simpleks, ulus serpene gibi yaralarda yüzeyseldir. Derin iltihaplanma, Yengide meydana gelir, intertisyel keratit ‘anılan bu durumda kornea önce bulanır, sonra damarlar teşekkül eder. Korneada görülen mantar ve virüs enfeksiyonlarına herpetik keratit denir. İyi beslenmeyen, özellikle A vitamininden yoksun yiyecek alan küçük çocuklarda görülen bir kornea hastalığı da keratomalasidir. Tedavisi için vitamin verilir. Bazı kornea hastalıklarında meydana gelen beyaz kesif lekelere löküm veya nefelyon denir. Görmeyi etkileyen bu lekeler cerrahi teda. vi ile giderilebilir. Keratoplasti denilen operasyonlarla kesifleşerek bozulan kornea, ölü gözünden alınan saydam kornea ile değiştirilir. Bu tedavi yöntemine kornea nakli ameliyatı da denir.
Kırılma kusurunu düzeltmek amacıyla doğrudan göz küresinin üzerine uygulanan ufak merceklere kontak lens denir. Kontak lensler polymacon denilen sentetik bir maddeden yapılmaktadır. Kontak lenslerin iyi yönleri bu merceklerin nemli havalarda buğulanmaması, spora elverişli olmaları, bazı görme bozukluklarında adi mercekten üstün olmaları ve şahsın görünümünde gözlük çerçevesi gibi bir değişiklik yapmamalarıdır. Kontak lenslerin kötü yönleri ise uygulama ve çıkartılmasındaki zorluk, gözü tahriş edebilmeleri ve bütün görme kusurlarında elverişli olmamalarıdır. Mesela bifokal kontak lens yapılamaz. Ayrıca kontak lensler basit gözlüklerden daha pahalıdır. Göz doktorlarının tavsiyelerine uymak ve ona göre seçim yapmak en doğrusudur.
Göz yuvarlağının on yüzü ile göz kapaklarının arka yüzünü örten, onları göz yuvarlağına bağlayan ince zara konıonktiva denir. Konjonktiva kendi salgısı ve göz yaşı yardımıyla daima ıslak ve nemlidir. Bazen bu sekresyon kurur, çapaklanma dediğimiz durumu meydana getirir. Konjonktivanın iltihabına ise konionktıvıt adı verilir. Bazı meslek sahiplerinde gözde kanlanma yani konıonktivada hiperemı olabilir Dış etkenlere açık olan göz, tahrişlerle sık sık ve kolayca kızarabıiır Güneş, yapay ışın veya uzun zaman ateş karşısında kalanlarda, toz ve rüzgâra karşı duranlarda, alkoliklerde ve kırılma kusuru olanlarda her zaman kanlanma görülebilir. Bunlara konjonktivite denmez. Bazen bir darbe sonucu veya gözün diğer tabakalarının iltihabında (akut iritis, akut glokom) da konjonktivada kanlanma olur. Akut katarak konjonktivite denen göz nezlesinin etkeni bir basildir. Tedavisinde çinko sülfatlı ve sulfamidli göz damlaları kullanılır. Yeni doğan çocuklarda 3. günden sonra görülen pürülan konjonktivite, annenin doğum kanalındaki mikroplardan meydana gelebilen ve körlüğe bile neden olabilen tehlikeli bir gonokok enfeksiyonudur. Çocuklan bu hastalıktan korumak için yeni doğanların gözlerine gümüş nitrat solüsyonu damlatılması yöntemi (Cerde metodu), yıllardan beri doğum kliniklerinde uygulanmaktadır. Pusulan konjonktiviten tedavisi için penisilinli ve sulfamidli ilaçlar kullanılır. Yetişkinlerde daha başka mikropların, virüslerin neden olduğu değişik konjonktiviteler vardır ve bunlar ancak göz doktorlarınca teşhis ve tedavi edilebilirler.
Göz merceğinin saydamlığının kaybolduğu donuk beyaz bulanıklık gösterdiği bir durumdur. Göz merceğinin bulanıklığı arttıkça görme olayı güçleşir ve sonunda yok olur. Katarakt doğuştan olabileceği gibi gençlerde bir kaza sonucunda da meydana gelebilir (travmatik katarakt). Bununla birlikte katarakt çoğu zaman elli ile yetmiş yaş arasında görülür ve nedeni merceğin dokularının zamanla bozulmasıdır (sanıl katarakt) Bir ölçüde bu bozulma kalıtsal olabilir. Başlangıçta hastalık kendini bir gözde gösterirse de çoğu kimsede öteki gözde de bir sure sonra ortaya çıkar Bu durum yavaş yavaş ilerleyen bir karakter gösterir ve gözün görme yeteneğini yitirmesi iki yıl sürer. Kataraktın ilk belirtileri göz kapaklarının kızarması, gurtduzlerı başlayan ve nedeni belirlenemeyen baş ağrıları, gözün önünde devamlı olarak küçük benekler gözükmesi ve zamanla iyi seçememektir Bu gibi belirtiler gecikmeden bir göz mütehassısına başvurmayı gerektirir Sık sık gözlük değiştirerek geçici görme sağlanabilir. Katarakt gençlerde şeker hastalığına bağlı olarak da meydana gelebilir (diyabet kataraktı) Mercek bazen sadece ortasında yoğunluk gösterir ki buna nukleus kataraktı denir Merkezde başlayan yoğunluk zamanla bütün merceğin donuklaşması ile sonuçlandığında total katarakt denilen durum meydana gelir
Hekimlerin bu konudaki genel düşüncesi en iyi yolun ameliyat olduğudur Böyle bir ameliyat yüz hastanın doksan yedisinde net görüntü sağlar Nısbeten kolay olan ameliyatta alınan bulanıklaşmış göz merceği yerine, hastaya yakınsak mercekli özel gözlükler verilir
Yakını görememe hastalığına hipermetrop ve gözünde böyle bir kusuru olan kişiye de hipermetrop denir.
Gözün kırılma kusurlarından olan bu hastalıkta görüntü, göz dibinde retinanın arkasına düşmektedir. Ancak genç yaştaki bir hipermetrop uyum yaparak görüntünün net olmasını sağlayabilir. Fakat yaş ilerledikçe uyum gücü azalır ve evvelce hastanın fark edemediği gibi hipermetrop yani patent hipermetrop belirli olmaya başlar.
Doktorlar, bir kimsenin yaşına bakmaksın zıt, gerçek hipermetrop isini öğrenmek için, atropin cinsinden bir ilaçla göz uyumunu felce uğratıp ortadan kaldırdıktan sonra kırma kusurunu ölçer ve gözlük reçetesi verirler
Hipermetroplarda retinanın arkasına düşen görüntüyü öne getirmek için yakınsak denilen ince kenarlı mercekleri bulunan gözlük kullanılır
Görme yollarında meydana gelen bir hastalık nedeni ile yarım görmeye hemianopsi denir. Görme alanı ya da alanlarının 1/4 bölümünün kaybına ise kuadronopsi adı verilir. Her iki görme alanının da aynı yöndeki kaybına homonim hemianopsi, görme alanlarının karşıt yöndeki yarılarının kaybına ise heteronim hemianopsi denir. Bu değişik görme kalıplarına göre doktorlar hastalığın yerini belirleyebilirler. Retinada algılanmış bulunan ışık izlenimini beynin görme merkezine ileten sinir yolları optik miyasma denen yerde kısmen kesişirler. Bir kısım sinir lifleri sağ taraftan sol tarafa, diğer bir kısım ise sol taraftan sağ tarafa geçmekte, böylece her iki gözü ilgilendiren görme kayıpları meydana gelmektedir.
Göz küresinin önünde bulunan kornea dediğimiz saydam tabaka ve gözbebeğinin arkasındaki göz merceği dış çevreden gelen ışınları kırarak retinaya iletirler. Normal bir gözde (emetrop göz) ışınlar göz küresinin kırıcı yüzeylerinde ve merceklerinde kırılıp göz bebeğinden geçtikten sonra arkada retinada sarı nokta dediğimiz bir yerde birleşerek görüntüyü net olarak verirler. Göz yapısının ve lens denilen göz merceğinin bozuklukları bazı kırılma (refraksiyon) kusurlarına neden olmaktadır.
Optikte merceklerin kırma güçleri diyoptri ile ölçülür. Gözün toplam kırma gücü ise 60 diyoptri dolaylarındadır. Bazen gözün kırma gücündeki bozulma nedeni ile gözden giren ışınlar retinanın önünde veya gerisinde odaklaşırlar ve görme olayı normal olmaz. Kırma kusuru gösteren bu gözlere ametrop göz denir. Bunlar miyop, hipermetrop veya astigmat dediğimiz gözlerdir. Emetrop gözün değişik uzaklıktaki cisimleri net olarak retinaya düşürmek için kırma gücünü değiştirmesine uyum denir. Göz uyumu, reflekslerle yönetilen bir olaydır. Beyin korteksinden serilen emirle mercek adalesi (siliver adale) kasılarak lensin ön yüzünün eğriliğini artırmakta ve görüntüyü retinada netleştirmektedir; Bu arada ışığın az veya çok oluşuna göre gözbebeği (iris) de açılmakta (midriyasiz) veya kapanmakta (misis), böylece uyuma yardımcı olmaktadır.
Görme bozukluklarını düzeltmek için mercek denen camlardan yapılmış alete gözlük denir. Gözlüklerde cam yerine sentetik veya plastik maddeden yapılmış mercekler de kullanılmaktadır. Gözlük kullanılmasını gerektiren kırılma (refraksiyon) kusurları miyop, hipermetrop, astigmatizm ve Presbiyopi olmak üzere dört çeşittir. Çocuklarda bazı şaşılıkların düzeltilmesinde de gözlük kullanılmaktadır. Miyop uzağı görememe şeklinde beliren bir göz hastalığıdır ve genellikle ilkokul çocuklarında okula gittikleri sırada fark edilir. Bu hastalıkta görüntüyü tam retinaya düşürebilmek için içbükey yani ıraksak merceklerden yapılmış gözlükler kullanılır. Halk arasında böyle gözlüklere uzak gözlüğü denmektedir. Hipermetrop denen göz bozukluğunda ise gözün ışınları kırabilme gücü azaldığından yakındaki cisimlerin görüntüsü retina arkasında odaklaşır. Bu hastalar uzağı normal olarak gördükleri halde yakını göremezler. Hipermetrop tespit edildiğinde hastaya dışbükey yani yakınsak merceklerden yapılmış gözlükler verilir. Halk arasında bunlara yakın gözlüğü adı verilir. Astigmatizm ise kornea veya göz merceğinin (lens) tam küresel bir eğrilikte olmayışından kaynaklanan bir kırılma kusurudur. Kornea meridyenleri arasındaki eğrilik farkları fizyolojik boyutları aştığında astigmatizme meydana gelir. Dikey ve yatay eksenlerden gelen ışınlar bu asimetri yüzünden tek bir noktada odaklaşamazlar, bulanık bir görüntü verirler. Burada hem uzak, hem de yakın görme bozulmuştur. Astigmatik göz kusurunu düzeltmek için silindirik merceklerden yapılmış gözlükler kullanılmaktadır. Silindirik merceğin bir yüzü düz, diğer yüzeyi ise bu yüzeyle dik acı yapan bir düzeyde bükülmüştür. Miyop ve hipermetroplarda astigmatizm beraber bulunabilir.
Presbiyopi yaşlılık sonucu gözün yakın cisimler için uyum yapamamasından kaynaklanan bir kırılma kusurudur. 45 yaşını aşan hemen herkeste görülebilir. Bu durumda dışbükey yani yakınsak mercekler den yapılmış gözlükler kullanılır. Hem yakın hem de uzak gözlük kullananlar için çift odaklı (bifokal) gözlükler yapılmaktadır.
Bazı hastalıklarda kromatik denilen renkli camdan yapılmış gözlükler de tavsiye edilmektedir.
Son senelerde çerçeve içinde gözlük şeklinde kullanıİan mercekler, yerlerini kontak lens denilen ve kornea üzerine yerleştirilen merceklere bırakır gibi olmuştur.
Bütün kırılma kusurlarında kullanılacak gözlükler reçete ile alınmalıdır. Göz doktorları muayeneleri sonucu buldukları kusurların cinsini ve derecesini reçetelerinde belirtirler. Daha sonra şahsın yüz ve göz şekline uyan bir çerçeveye gözlük teknisyenleri tarafından reçetedeki gözlük numarasına göre mercekleri takılır.
Gözkapağının serbest kenarının ve kirpik diplerinin kronik iltihabına blefarit denir. Çeşitli mikroplar, parazitler, kötü sağlık koşulları, duman ve tozlar, hatta düzeltilmeyen kırılma kusurları blefarit yapabilir. Hasta kaşıntı, göz yaşarması ve ışıktan kaçmak (foto fobi) gibi şikâyetlerde bulunur. Gözkapağındaki bezlerin, Zeiss ve Meibomius bezlerinin cerahatli iltihabına arpacık (Hordeolum) denir. Kapakta şişlik, kızartı ve ağrı vardır. Şişlik genellikle bir hafta içinde patlayarak dağılır. Tedavi antiseptikti göz banyoları ile sıcak pansumanlardan sonra antibiyotikli pomat sürmek suretiyle yapılır. İnatçı vakalarda stafilokok aşısı tavsiye edilir. Gözkapağının içindeki Meibomius bezlerinin kronik iltihabından sonra ağrısız sert bir şişlik şeklinde kalmasına şalazyon (Chalazion) adı verilir. Sıcak pansumanla ve zamanla geçmeyen bu kıstık teşekküller cerrahi olarak çıkartılmaktadır. Gözkapağının hareketinin azalması ve düşmesine ptosis denir. Myasteni gravis denen hastalıkta veya felç vakalarında görülür. Tedavisi hastalığa göre yapılır. Kapağın serbest kenarının ve kirpiklerin içe dönmesine entropium, dışa dönmesine ise ektropmm denmektedir. Gözkapağındaki nedbe veya felç gibi sebeplerden meydana gelen bu gibi durumlarda kirpiklerin korneayı dürtmesi sonucu ağrı, göz sulanması ve kanlanma gibi belirtiler vardır. Gözün saydam tabakasının (kornea) ve konjunktivanın kurumasını önleyen, temizlenmesini sağlayan gözyaşı, gözyaşı bezlerinden (glandula lacrimalis) salgılanır. Gözyaşı kanalı arkada burun içine acıtır. Tıkanması bazı rahatsızlıklara neden olur ve bir sonda ile açılmak zorunda kalınabilir. Ağlamak bu salgının ruhsal olarak artmasıdır. Bazen imitasyon ve hastalık nedeni ile de gözyaşı artar veya azalır. Hemofilide, vazo motor bozukluklarında ve menstruasyon sırasında bazen kanlı gözyaşı görülebilir.
Gözün kornea tabakasının gereğinde kullanılabilmesi amacıyla uygun şartlar altında saklandığı ve depo edildiği yerlere göz bankası denir. Herhangi bir sebeple korneası kesifleşerek görme bozukluğu meydana gelmiş hastalarda keratoplasti ameliyatı yapılır. Ke-ratoplasti kesif korneanın yani saydamlığını kaybetmiş göz ön tabakasının ölü gözünden alınan saydam kornea ile değiştirilmesidir.Yani bir organ nakli ameliyatıdır. Kornea tabakası ölü doğmuş bebek ve yeni ölmüşyetişkinlerden sağlanır. Bugün birçok kişi, görmesini, ileri bir teknik gerektiren bu tür ameliyatlara borçludur.
İnsanın en önemli duyu organı sayılan gözler, görme fonksiyonunun dış dünyaya açılan penceresi gibidir. Bir fotoğraf makinesi gibi çalışarak çevreden aldığı izlenimleri göz siniri ile beyne ileterek uzayı ve cisimleri üç “boyutlu ve renkli olarak görmeyi ” sağlarlar.Göz yuvarlağı yaklaşık 2,5 cm. çapında, küre şeklinde bir organdır, üzerine yapışık, dört tane düz, iki tane de eğik kas yardımıyla orbita denilen göz çukurunun içinde her yöne hareket edebilir. Göz küresinin dış tabakası sert bağ dokusundan oluşmuştur ve arkada beyaz opal sert tabaka (sklera), önde ise saydam tabaka (kornea) adını alır. Korneanın eğriliği, skleranındakinden fazla olduğundan biraz çıkıntılıdır. Gözün orta tabakası olan damar tabaka arkada koro id veya uvea adını alır. Damar tabaka önde kirpiksi esim (kerpus silyare) ve iris şeklinde değişmeye uğrar. Gözümüzün rengini meydana getiren bu renkli iris tabakasının ortasında siyah olarak görülen delik yani gözbebeği tıp dilinde pupilla adını alır. Onun arkasında ise göz merceği (lens) bulunmaktadır. Lens, içinde kas lifleri bulunan kirpiksi cisme aşıcı bağlarla bağlıdır. Lensin önünde bulunan bölge ön kamara, arkası ise arka kamara adını alır ve içlerinde bir sıvı bulunur. Gözün iç tabakası ağ tabaka, görme sinirinin bir uzantısı şeklinde olup retina adını alır. Retinanın iç yüzünde iki önemli yapı vardır. Birincisi göz sinirinin göze girdiği 1,5 mm. çapındaki dairesel alandır ki papilla adını alır.
Papilla soluk pembe reküdir ve burada görme izlenimini alan hücre bulunmadığından bu noktada görüntü teşekkül* etmez. Bu nedenle retinanın bu bölümüne kör nokta denir. Tıp dilinde kör noktaya spotum adı verilir. İkincisi,tam arka kutupta sarı nokta veya sarı leke (makule lutra) ise görmenin en keskin olduğu 2-3 mm. yatay ve 1-1,5 mm. dikey eksenli bir alandır. Retinanın ic yüzü göz küresinin içini dolduran jöle kıvamında camsı cisim (korpus vitreum)’e yaslanmıştır. Retinada koni ve basil adını alan, ışığa duyarlı iki çeşit algılayıcı hücreler (reseptör) vardır. Bu hücreler ışıkla kimyasal clcrak değişebilen pigmentleri içerirler. Küçük çubuk biçiminde olan ve basiller denen hücreler karanlıkta görmeyi sağlarlar. Konik şekilde olan hücreler ise yalnız mavi, kırmızı, yeşil renklere duyarlı olduklarından beyin hücrelerinden gelen farklı uyarılardan fecir renk izlenimini oluşturarak renkli görmemizi sağlarlar. İki gözle birlikte bakmamız (binokular görme) sayesindedir ki dünyayı üç boyutlu yani stereoskopik görürüz. Böylece iki göze ait kör noktalar kompoze edilmekte ve derinlik hissi alınabilmektedir. Toz hastalıklarının teşhisi için birçok araçlar kullanılmaktadır. Oftalmometre denilen araçla kornea eksenlerinin kırıcılık dereceleri diyoptri cinsinden ölçülür. Ortası delik düz bir ayna ile hastanın yanından gelen ışık demeti tam karşıdan hastanın gözüne yöneltilir ve aynanın ortasındaki delikten göz incelenir. Skiyaskopi denilen yöntemle gözün kırılma kusurları, oftalmoskop denen araçla göz dibi muayeneleri yapılır, toncmetre denen araçla göz içi basıncı, perimetre denen araçla da .görme alanı ölçülür.
KULAK
Sağlıklı Kulaklarda Kulak Sağlığı Kulak Bakımı İşitme Problemi Kulak Hastalıkları
Kulağımızda oluşan küçücük bir apse, sebebini bilemediğimiz kulağımızda oluşmuş daimi bir çınlama, küçük bir siğil veya kulağımızda oluşan bir duyma eksikliği hayatın güzelliğini anlamak, sağlıklı olmanın ne güzel bir şey olduğunu anlamamız için yeterlidir.
Oysaki kulak sağlığı ve kulak bakımı genellikle küçük ve basit önlemlerle devam ettirilebilir.Kulak ağrılarını ihmal etmeyin. Genel inanışın aksine, kulak ağrısı normal bir şey değildir. Ağrılar sürerse uzman bir kulak burun boğaz bir doktoruna görünün.Kulaklarınızı düzenli olarak inceleyin. Kulaklarınıza rüzgar vurmamasına, üşütmemeye dikkat edin. Kulaklarda kalınlaşma ve renk bozuklukları, kulak derisinde kesik, çatlak ve pullanma, kabuklanma dökülme olup olmadığını kontrol edin. Kulaklarınızın banyodan sonra iyice kurulanmış olmasına dikkat edin, Özellikle banyodan sonra kulak ve çevresini çok iyi kurulayın.Kulak akıntılarına dikkat edin, normal kulak akıntısının, kulak kirinin kulağınıza zararı olmadığı gibi kulak akıntısı, kulak kiri kulağınızın kendi kendisini temizlemesi için kesinlikle gereklidir, kulağınıza faydalıdır.Fakat aşırı ve değişik (kendi kendinizi takip edin, her zamanki gibi olmayan kulak akıntılarına dikkat edin) kulak akıntısı ve kulak kiri oluşması halinde ön tedbir olarak uzman bir kulak burun boğaz uzmanına kulağınızı muayene ettiriniz.Kulağınızdaki kulak kiri ve kulak akıntılarını temizlerken dikkatli olun, kulak temizliğinde yararlandığınız kulak temizleme çöplerini dikkatlice kullanınız. Aksi halde kulağımı temizleyeceğim derken, tam tersine kulak kirlerini kulağınızın derinliklerine itebilirsiniz.
Yüzme ve benzeri su ile yapılan aktivitelerden sonra kulaklarınızı iyice kurulayınız.Kulağınızı; Aşırı Gürültülü ortamlarda koruyunuz.Kulağınızı korumak için; Tercihen aşırı gürültülü ortamlarda ve su ile olan aktivitelerinizde eczanelerde satılan özel kulak tıkaçları ile koruyunuz.Soğuk havalarda, kulağınızı üşütmemek için kulak bonesi, kulak başlığı kullanınız.Devam eden kulak çınlamalarında derhal uzman bir kulak burun boğaz hekimine muayene olunuz. Kulak Çınlaması bir çok hastalığın rahatsızlığın habercisi olabilir.Tansiyonunuzun düşmesi veya çıkması kulaklarınız çınlamaya sebebiyet verebilir.Kulak üşütmesi de kulaklarınızın çınlamasına sebep olur.