oyun-zafer
  saglik-2
 
Beslenme Piramidi
 

 

Beslenme piramidi 5 ana besin grubunu içerir. Piramit en altta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken karbonhidratlarla başlar ve daha az tüketilmesi gereken gıdalara doğru gider. Bu besin grupları karbonhidratlar, mineraller, proteinler, yağ ve şekerdir.Beslenme piramidi gıdaların doğru seçimi için rehberiniz olmalıdır.

 

 
Karbonhidratlar:Alt grupta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken gıdalardır. Karbonhidratlar pirinç, bulgur, makarna gibi tahıllardır.

Mineraller: Sağlıklı yaşam için gereklidir. Mineraller (kalsiyum, bakır, iyot, demir, çinko vb.) sebze    ve meyvelerde bulunur, hücre korunması ve sağlıklı diş, kemik, cilt yapısı için önemlidir. Mineraller   ayrıca kalp ritmi, kan basıncı, vücuttaki sıvı dengesi gibi daha birçok düzenleyici fonksiyonlarda rol oynar.
 
Proteinler: Vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu güçlendirmek açısından çok önemlidir. Protein ette, süt ürünlerinde ve daha az olarak hububat  ürünlerinde bulunmaktadır.
 
Yağ-şeker:  Yağ veşeker, çok az tüketilmesi gereken gıdalardır fakat A, D, E ve K vitaminleri gibi vücudumuz için önemli vitaminleri taşıma görevi yaptıklarından dolayı sağlığımız için yenilmesi de çok önemlidir. Sıvı ve katı yağlar, şeker ve tatlılar bu grupta yer alır.
Yemek yeme alışkanlığımız zihinsel ve bedensel faaliyetlerimizi etkileyen unsurlardan biridir. Sağlıksız beslenme düşünme ve kavrama yeteneğinin azalmasına ve hafıza kayıplarına neden olur. Günde 8 saat uyuduğunuz halde kendinizi yorgun hissediyor, bedensel, zihinsel faaliyetlerinizde çabuk yoruluyor, hafıza ve düşüncenizde azalma görüyorsanız mutlaka yemek yeme alışkanlığınızı gözden geçirin ve aşağıdaki önerilerimize bir göz atın.
 
Dengeli Beslenme Önerileri:
Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin.Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz.
Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır.
Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı)  geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır.
Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.
Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.
 Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır.Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

Saglikli Spor ve Beden Egitimi Nedir spor nasıl yapılır

 

Spor ve Beden Eğitimi

Spor Nedir

Spor, vücudun organik direnicini artıran, sistemlerin fizyolojik kapasite*sini geliştiren, bu kapasiteyi koruyan ve devam ettiren bir uğraşıdır.
Spor yapmadan sürdürülen yaşamda sistemlerin faaliyetleri geriler. Ruhsal bunalımlar başlar. Boş zamanlardaki kötümser tutum ve davranışları ön plana çıkarır. Kötü alışkanlıklara zemin hazırlar.
Sistemli, yaşa uygun ve sürekli spor yaparak, sağlıklı, zinde ve güçlü kalmak, yüksek moral ile yaşamak mümkündür.

Spor şu amaçla yapılır;

• Tembelliği ve isteksizliği yenmek,
• İlgi duymayı geliştirmek,
• Streslerden uzaklaşmak,
• Vücudu çalıştırmak,
• Yaşlanmayı geciktirmek,
• Enerjiyi harcamak, boş zamanı değerlendirmek,
• Vücudun kapasitesini artırmak,
• Dolaşım sisteminin normal değerlerde çalışmasını sürdürmek,
• Sistemleri daha fazla çalışmaya hazırlamak,
• Refleksleri hızlandırmak,
• Hareket ve sinir sisteminin aktivitesini sürdürmek, artırmak,
• Kasların kasılma sürelerini azaltmak,
• Kendine güveni ve yaşama gücünü artırmak,
• Spor oyunlarını beceri haline getirmek ve uygulamaktır.
Spor, ileri yaş hastalıklarından olan dejeneratif eklem hastalıklarını önler. Kas, eklem ve sinir sistemi hastalıklarını rehabilite eder.

Spor Nasıl Yapılır

Spor Belli bir oyunun yapılması anlamında olmamalıdır. Spor oyunları özel tesis ve donanım gerektirdiğinden spor yapmayı engeller. Herkes için spor, anlayışı ile hareket ederek sporu yaygın hale getirmek mümkün olmuştur.

Yürümek, koşmak, tırmanmak, engebeli yollarda yürümek bireysel spor*lardır. Bu sporlar her yerde yapılabilir.

Açık havada hareket yapmak, yüzmek ve oyun oynamak spor için ye*terli bazı uğraşlardır. Evde her sabah 10-15 dakika vücut hareketleri yapmak iyi bir spordur.
Spor türü seçilirken vücudun değişik bölgelerine yönelik ve çok kas de*netimini hareket ettiren hareketler tercih edilir.

Gebelikte uterus kaslarının ve uterus bağlarının güçlenmesi doğumun kolay olması için gebelik döneminde önerilen sürelerde yürüyüş ve uygun spor yapılır. Yürüyüş ve spor sağlıklı doğum için gereklidir.

Yeni doğan bebeklere yaptırılan kol ve bacak hareketleri bebeğin spor ihtiyacını giderir. Bebeğin sağlıklı gelişmesini ve büyümesini kolaylaştırır.
Kitle sporlarından futbol, voleybol gibi oyunları izlemek de bir yönüyle spordur. Boş zamanın değerlendirilmesidir.

Spora önem veren uluslar, dayanıklı, dinç, zeki, çalışkan, disiplinli ve yetenekli fertlere sahip olur. Okullardaki beden eğitimi dersleri ve spor faa*liyetleri bireysel spora ve yukarıdaki amaca yöneliktir.
Ekosistemde yaşayan farklı türler komüniteyi oluşturur. Aynı türün oluşturduğu topluluk popülasyon, yaşadığı bölge habitat, rolü ya da işiise niş olarak adlandırılır.  
 
 
 
 

ÇEVRE SAĞLIĞI -  
TÜRKİYE’DEN ÖRNEKLER
 

Uz. Dr. A. Emel ÖNAL

İstanbul Üniversitesi

İstanbul Tıp Fakültesi

Halk Sağlığı Anabilim Dalı

 
 
 
 
 

  • Ekoloji, organizma ile çevresi arasındaki ilişkiyi inceleyen bilimdir (1869 Ernest Haeckel).
  • Çevre, canlıların gelişmesini sağlayan ve onları sürekli olarak etkileri altında bulunduran fiziksel, kimyasal (abiyotik), biyolojik (biyotik) ve toplumsal faktörlerin bütünüdür.

 
 
 
 
 

  • Dünyada mevcut tüm canlı topluluklara ve bunların içinde yaşadıkları fizikokimyasal ortamı kapsayan bütüne 'Ekosistem' denir. Çevre ekosistemlerdir.
  •  
  • Çevre daha sonraki koşullarda yaşayabilecek olanları seçer; Seçilen bu varlıklar canlılıklarını sürdürebilir.
  • Çevre sağlığı başlıca insanı ve diğer canlıları canlılıklarını sağlıklı sürdürme yönünde etkileyecek çevre koşullarını sağlama çalışmalarıdır.

 
 
 
 
 

  • Çevre kirliliği ise insanı ve diğer canlıları olumsuz yönde etkileyecek, yok edecek çevre koşullarıdır.
  • İnsan ve diğer canlılar üzerinde zehirleyici etki yapan maddeler toksik maddelerdir. Bu etkiler üzerine çalışan bilim dalı toksikolojidir.

 
 
 
 
 

  • Fizik çevre başlıca hava, su, toprak, gıdalar, konutlar, atıklar, pestisitler ve deterjanlar, gürültü, radyasyon olarak incelenebilir.

 

  • HAVA: Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur.

 
 
 
 
 

  • Atmosferin üst katmanında ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka ise güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller.
  • Hava doğal ve doğal olmayan kirleticilerle kirlenir.

 
 
 
 
 

Ozon delinmesi, cilt kanserleri 

Havalandırma sistemleri, spreyler, otomobiller, buzdolapları, köpük imalatı 

Kloroflorokarbon (CFC) 
 

Akciğer hastalıkları 

Deodorant, saç spreyi, böcek öldürücüler  

Azot oksitleri (NOx) 

Ozon delinmesi, cilt kanserleri 

Deodorant, saç spreyi, böcek öldürücüler  

Freon gazları 

Solunum sistemi, kardiovasküler sistem, beyin, iskelet kası ve fetüse etki 

Sigara, tüneller, otomobil eksozları 

Karbon monoksit (CO) 

Sera etkisi 

Madencilik, yakıtlar, kuyular 

Karbon dioksit(CO2)  

Sıcaklık inversiyonu, akciğer hastalıkları, görme bozukluğu 
 

Kimyasal madde imali 

Karbon partikülleri (duman) 

Sıcaklık inversiyonu, asit yağmurları, ormanların, toprağın, suların kirlenmesi, solunum sistemi ve kardiyovasküler sisteme etki  

Fosil yakıtlar, termik santraller 

Kükürt oksitleri (SOx) 

Etkisi 

Kaynağı 

Kirletici

 
 
 
 
 

Kanser? 

Radyoaktif atıklar, yiyecek, içecekler  

Uranyum 

Nöropati, kas güçsüzlüğü, deri kanseri, damar lezyonları 

Madencilik, pestisid işçileri,  

Arsenik 

Solunum yollarına etki eder 

Üzüm bağı ilaçlaması, altın madenciliği, kaynak işleri, bronz işçiliği 

Bakır 
 

Solunum yollarına, buruna etki eder, deri kanseri, allerjik reaksiyon 

Endüstri, döküm işleri, kaynak işleri 

Krom 

Anemi, duyu ve motor sinirlerde hasar, beyin hasarı, gingiva lezyonları 

Endüstri, yakıtlar, altın madenciliği 

Kurşun 

Solunum yollarına etki eder 

Kaynak işleri, bronz işçiliği 

Çinko 

Solunum S. hastalıkları, allerjik reaksiyon, burun ve gırtlak kanseri 

Endüstri, madencilik, kaynak işleri 

Nikel 

Böbrek harabiyeti, akciğer ve prostat kanseri 

Endüstri, altın madenciliği  

Kadmiyum 

Etkisi 

Kaynağı 

Kirletici

 
 
 
 
 

  • Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından; halk sağlığının korunabilmesi amacıyla 500 mikrogram/m3/10 dakika kükürt dioksit sınır değerinin aşılmaması tavsiye edilmektedir. Bu değer maksimum 1 saatlik ortalama değer olan 350 mikrogram/ m3e eşdeğer bulunmaktadır.

 
 
 
 
 

  • Türkiye’de hava kirliliği ölçüm çalışmaları 2 Kasım 1986 ve

  19 269 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğine göre SO2ve partikül ölçümleri ile yapılmaktadır.     

 
 
 
 
 

  • T.C. Sağlık Bakanlığı Çevre Sağlığı Araştırma Müdürlüğü hava kalitesini izlemekte ve değerlendirmektedir.                    Bu çalışmaları Avrupa’da Hava Kirleticilerinin Sınırlar ötesi Taşınımlarının Takibi ve Değerlendirilmesi İşbirliği Programı (EMEP) çerçevesinde 07.10.1990 tarih ve 20 658 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Milletlerarası Anlaşma Hükümleri uyarınca yürütmektedir. 

 
 
 
 
 

  • 01-01-2003 te Ankara şehir ortalaması Hava Kalitesi İndeksi 62 dir.
  • Referans Değerler:
  • 0-50:iyi,
  • 51-100:orta,
  • 101-150:hassas gruplar için sağlıksız,
  • 151-200:sağlıksız,
  • 301-500: tehlikelidir.

 
 
 
 
 

   Hava kirliliğini önlemek için:

  • Fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı, doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji tercih edilmelidir,
  • Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır,
  • Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir; Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir; Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.

 
 
 
 
 

  • SU:Sağlıklı su içinde hastalık yapıcı mikroorganizmaların, toksik etki yapan kimyasalların bulunmadığı, dengeli mineral içeriği olan sudur.
  • Petrol ve yağ atıkları gibi bazı endüstriyel atıklar, tarım ilaçları, böcek ilaçları, deterjanlar, evsel atıklar, borulardaki ya da boyalardaki kurşun, fosil yakıtlar ve elektrikli araç yapımında kullanılan civa, su kirleticileri olarak sayılabilir.

 
 
 
 
 

  • Türkiye’de, 04-09-1988 tarih ve 19 919 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış olan “Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği”

   09-08-1988 tarihli 2 872 sayılı Çevre Kanunu’na uygun olarak hazırlanmıştır.

  • Sağlıklı içme suyu sağlamak amacıyla içme-kullanma, kaynak, maden ve kaplıca sularının kalite kontrolu Bölge Hıfzıssıha Enstitüleri ve İl Halk Sağlığı Laboratuvarlarında yapılmaktadır.

 
 
 
 
 

  • Kimyasal analizler için kaynak sularından 50 000 den fazla nüfuslu yerlerde en az 3 ayda bir, 50 000 e kadar nüfusu olan yerlerde en azından yılda iki kez numune alınmalıdır.
  • Suyun florür konsantrasyonu 1mg/l üzerinde olması halinde kullanıcılar tarafından görülecek yerlerde suyun florür içerdiği ilan edilmeli, 2 mg/l nin üzerinde olması halinde 0-7 yaş grubu çocukların içmesinin uygun olmadığı ilan edilmelidir.

 
 
 
 
 

  • Dezenfekte edilen sulara en az haftada bir bakteriyolojik analiz yapılmalıdır. Epidemi hallerinde bir günde değişik zamanlarda 5 kez numune alınır, koliform bakteri aranır.
  • Dağıtım sisteminin içindeki suda E. Coli 100 mililitrede hiç olmamalıdır. Total koliform bakteri sayısı istatistiksel olarak geniş ve uygun olarak alınmış bir yıl içindeki toplam numunelerin % 95 inde olmamalıdır.

 
 
 
 
 
 

  • Şişe, galon ve damacanalarda satılan suların kimyasal analizi kaptajda en az altı ayda bir, ambalajında en az ayda bir yapılmalıdır. Bakteriyolojik analiz şişeler için en az haftada bir, damacana ve galonlar için onbeş günde bir yapılmalıdır.

 
 
 
 
 

Tablo III. Türkiye’de sularda incelenen parametreler ve limit değerleri (5)

 
 
 
 
 

  • TOPRAK:Canlıların kaynağı sayılabilecek mineraller, su ve oksijen içeren toprağın, asiditesi ve tuz içeriği de önemlidir.
  • Toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler, solucan ve bunun gibi hayvanlar yaşayamaz, bitkilere geçen kirletici maddeler besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır.    

 
 
 
 
 

  • Ev, işyeri, hastane ve sanayi atıkları,
  • Radyoaktif atıklar,
  • Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları,
  • Aşırı kullanılan yapay gübre ve tarım ilaçları,
  • Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı
  • Suların kirlenmesi toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenlerdir.

 
 
 
 
 

Tablo IV. Türkiye’de toprak analizleri, izlenen parametreler ve uygulanan yöntemler(5)

 
 
 
 
 

  Toprak kirliliğinin önlenmesi için:

  • Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır,
  • Ev ve sanayi atıkları, toprağa (ve sulara) zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalıdır,
  • Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar önlenmelidir,

 
 
 
 
 

  • Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır,
  • Doğal yapılarında sağlık açısından zararlı maddeleri içeren toprakların sınırları belirlenmelidir: Örneğin İç Anadolu Bölgesi’nin doğal yapısında asbest bulunmaktadır,
  • Erozyon önlenmelidir.

 
 
 
 
 

  • ATIKLAR: Gündelik tüketimden artan ve atılan katı atıklar, ÇÖPLER; gündelik kullanımdan sonra kirlenen sular ve lağım suları, ATIK SU; farklı sanayi sektörlerinden kaynaklanan atıklar, SANAYİ ATIKLARI ve sanayi atık suları olarak ele alınmaktadır.
  • Umumi Hıfzısıhha Kanununun 20. Maddesi belediyeleri, çöplerin toplanması ve yok edilmesiyle görevlendirmektedir.  

 
 
 
 
 

  • Katı atık yönetimi, katı atıkların üretildikleri noktada biriktirilmesi, toplanması, nakledilmesi, işlenmesi, geri kazanımı ve uzaklaştırılmasıdır.
  • İstanbul’da düşey sıkıştırma sistemli 6 adet çöp aktarma istasyonu bulunmaktadır. İlçe belediyeleri tarafından toplanan çöpler günün             24 saati boyunca bu merkezlere taşınmaktadır.

 
 
 
 
 

  • İstanbul’da 1953 yılına kadar çöpler denize dökülmüştür. Daha sonra şehre yakın yerlere vahşi depolama sistemi ile depolanmıştır.
  • Çöplerin kontrolsuz bir şekilde dökülmesi anlamına gelen vahşi depolama sisteminin olumsuz sonuçları şöyle sıralanabilir:
  • Çöpler görüntü ve çevre kirliliği oluşturmaktadır.
  • Rüzgarın da etkisiyle kalkan toz hava kirliliği oluşturmaktadır.

 
 
 
 
 

  • Çöplerden oluşan metan gazı patlama riski ve yangınlara neden olmaktadır.
  • Çöplerden çıkan karbondioksit, amonyak ve hidrojen sülfür bitki ve diğer canlıları  olumsuz etkiler.
  • Çöp sızıntı suları yer altı ve yerüstü sularını kirletmektedir.
  • Çöpler fare, sinek ve diğer zararlılar için üreme yeri olmaktadır.
  • Çöp kaymaları oluşmaktadır.

 
 
 
 
 

  • 1995-1996 da İstanbul Kemerburgaz’da,
  • 1993 de İstanbul Ümraniye’de çöp kaymaları olmuştur. Burada 32 kişi ölmüştür.
  • 1995 Ocak ayından itibaren biri İstanbul Avrupa yakası Eyüp/Odayeri’nde, diğeri Anadolu yakası Şile/Kömürcüoda’da iki adet düzenli depolama sahası işletmeye açılmıştır.

 
 
 
 
 

  • Kemerburgaz’da kurulmakta olan kompostlaştırma ve geri kazanma tesisi ise, organik çöpleri çürüterek bitkisel toprağa dönüştürecek, metal, cam, kağıt, plastik, ahşap gibi çöpleri ayıracak şekilde yapılmaktadır.

 
 
 
 
 

  • Tıbbi atıkların evsel atıklardan ayrıştırılarak toplanması, geçici depolanması, taşınması ve yok edilmesi Çevre Bakanlığı tarafından yayımlanan 21 586 sayılı “Tıbbi Atıkların Kontrolu Yönetmeliği”ne göre yapılır. Ünite içinde atıkların ayrıştırılarak toplanması ve geçici depolanması görevi sağlık kuruluşlarına, bu atıkların taşınması ve yok edilmesi işi belediyelere verilmiştir. Denetim sorumluluğu ise Çevre Bakanlığı’nca yürütülmektedir.

 
 
 
 
 

  • Kuruluş ve işletmeler 2872 No lu Çevre Kanunu’nun 10. Maddesi’ne göre, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu hazırlarlar. Bu raporda çevreye yapılabilecek tüm etkiler göz önünde bulundurularak çevre kirlenmesine sebep olabilecek atıkların ne şekilde zararsız hale getirilebileceği ve bu hususta alınacak önlemler belirtilir.

 
 
 
 
 

Grafik II. Türkiye’de 2001’de belediyelerin nüfus gruplarına göre topladıkları katı atık yüzdesi(7)

 
 
 
 
 

Grafik III. Türkiye’de 2001’de belediyelerin bertaraf yöntemine göre topladıkları katı atık yüzdesi(7)

 
 
 
 
 

GÜRÜLTÜ ( Ses kirliliği ): İstenmeyen, insanı rahatsız eden, düzensiz ve yüksek seslerdir.

Ses kirliliği yaratan önemli etmenler:

  • Sanayileşme
  • Plansız kentleşme
  • Hızlı nüfus artışı
  • Ekonomik yetersizlikler
  • Eğitim eksikliğidir.

 
 
 
 
 

  Ses kirliliğinin insan üzerideki olumsuz etkileri:

  • İşitme duyarlılığında geçici kayıplar ve işitme kaybı
  • Kalp atışlarında, tansiyonda, solunumda hızlanma
  • Stres, uykusuzluk, migren
  • Görmede bozulma
  • İş performansının düşmesi
  • Öğrenme ve sağlıklı düşünmede zayıflama

 
 
 
 
 

  • Ses şiddetini ölçmek için birim olarak desibel (dB) kullanılır. İnsan için 35-65 dB sesler normaldir. 65-90 dB sesler, sürekli işitildiğinde zarar verebilecek kadar risklidir. 90 dB in üzerindeki sesler sağlık için zararlıdır. 120-140 dB de acı duyulur, 140 dB in üstünde beyin harabiyeti olur.  

 
 
 
 
 

Ses kirliliği şu uygulamalarla önlenebilir:

  • Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alarak,
  • Ev ve işyerlerinde ses geçirmeyen camlar kullanarak,
  • Eğlence yerleri vbg ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenerek,
  • Gürültü yapan kuruluşların şehir dışında kurulması ile.

 
 
 
 
 

  • RADYASYON: Radyoaktif element denen bazı elementlerin atom çekirdeğinin kendiliğinden parçalanarak etrafa yaydığı alfa, beta ve gama gibi ışınlara radyasyon denir.
  • Çevreye yayılan bu ışınlar, canlı hücreleri doğrudan etkileyerek mutasyon denilen genlerdeki bozulmaya neden olur.

 
 
 
 
 

  • 1945 de Japonya’da, 1986 da Çernobil’de olduğu gibi çok yoğun radyasyon ise ani ölümlere, düşüklere, kanserlere, katarakta, yanıklara, sakat ve ölü doğumlara neden olur.

 
 
 
 
 

  • Radyasyon doğadaki radyoaktif maddelerden çok, nükleer santraller, nükleer enerji ile çalışan gemiler, nükleer denemeler gibi bunların kullanıldığı ortam ve olaylardan çıkar. Ayrıca teşhis ve tedavide kullanılan bazı cihazlar, tıbbi malzemelerin ve suların dezenfekte edilmesi için kullanılan araçlardan da radyasyon yayılmaktadır.

 
 
 
 
 

Radyasyondan korunma için alınacak başlıca önlemler:

  • Nükleer atıkların toprağa gömülmesi önlenmelidir,
  • Nükleer sızıntılara neden olabilecek kuruluşlarda yapım ve teknoloji standartları konusunda uluslar arası ölçütlere uyulmalıdır,
  • Nükleer atıklar başka ülkelerin topraklarına taşınmamalıdır,
  • Toplum bu konuda eğitilmelidir.

 
 
 
 
 

  • KONUTLAR, içinde yaşayanları aşırı soğuk ve sıcak etkisinden koruyan, havası temiz, nemsiz, yeterli güneş ışığı alan, uygun aydınlatılan, günlük hayatın gereksinimlerini sağlayacak büyüklükte olan, temiz, kazalara karşı önlemlerin alındığı bir yapay çevre yaratmış olmalıdır.
  • Konutta uygun tuvalet, yeterli sağlıklı su, besinleri sağlıklı saklayacak ortam, yeterli hava olmalıdır.
  • BESİNLER, hijyen ve sanitasyon koşullarına uygun olmalıdır.
 
  Bugün 9 ziyaretçi (98 klik) kişi burdaydı!
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol